Depresyon

29.11.2021 295

DERLEYEN: Ahmet USTA

Depresyon sık görülen, iş ve güç kaybına yol açan kronik bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) depresyonun tüm ülkeler için başta gelen önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu kabul etmektedir(1). Toplumda depresyonun yaygınlığı % 10-20 arasında seyretmekle birlikte bu oran ülkelere, yaş gruplarına, cinsiyete göre bir miktar farklılık gösterebilmektedir. Hastalığın görülme sıklığı kadınlarda erkeklere göre daha yüksektir. (1)

Depresyon yoğun bir mutsuzluğun eşlik ettiği duygudurum bozukluğudur. Sürekli üzüntü hali, hayattan zevk alamama gibi nispeten hafif bulgularla seyredebileceği gibi şiddetli majör depresyon olarak adlandırılan, intihar düşünceleri ile seyreden, ayrıca psikotik belirtilerin de eklenebildiği çok geniş bir yelpazede tanımlanan bir hastalıktır. Uyku bozukluğu, iştah ve kilo değişiklikleri, halsizlik, enerji düşüklüğü, özgüvende azalma, değersizlik, suçluluk, çaresizlik hissi, dikkatini toparlayamama, kararsızlık, ağlama isteği, cinsel ilgi ve güçte azalma, ruhsal ve fiziksel aktivitelerde azalma gibi belirtilerle seyreder. (1)

Olumsuz yaşam olaylarına maruz kalanlar, Yeni bir ortama giren, ortamla ilgili ani ve beklenmedik değişiklikler ve buna bağlı uyum sorunu yaşayanlar, Sosyal desteklerini düşük olarak algılayanlar, Olayların akışı üzerinde hiç bir kontrol güçleri olmadığına inanan kişiler depresyon için daha yüksek risk taşıyabilirler. (2)

DSM 5' e gore depresif bozukluk alt grupları 1. Majör depresif bozukluk 2. Distimik bozukluk 3. Yıkıcı duygudurumu düzenleyememe bozukluğu 4. Premenstrüel disforik bozukluk 5. Madde / İlaç kaynaklı depresif bozukluk 6. Başka medikal duruma bağımlı depresif bozukluk 7. Diğer belirtilen depresif bozukluk 8. Tanımlanmamış depresif bozukluk, olarak sınıflandırılmıştır.

Depresyonda düşünce biçimi, depresyondaki olumsuz düşünceler, hatalı ve tek yanlı işleyen bir mantık sisteminin ürünüdür. Bu mantık sisteminin bir tarafından ne verirseniz verin, diğer taraftan mutlaka karamsar ve umut kırıcı yorumlar çıkar. Bunlar: keyfi çıkarsamalar, seçici odaklanma, kişiselleştirme, aşırı genelleme, ya hep ya hiç biçiminde düşünme, küçümseme veya büyütme, olarak belirtilmektedir.(2)

Depresyonda gözlenen klinik belirtiler şu şekilde sınıflandırılabilir: Çökkün duygudurumu , ilgi azlığı ve anhedoni, sıkıntı hissi, bunaltı (anksiyete), affektif anestezi, bilişsel bozukluklar, Düşünce süreci ve akışı, düşünce içeriği, olumsuz düşünceler, umutsuzluk, kararsızlık, hipokondriak uğraşılar ve ağrı, obsesif ruminasyonlar ve fobiler, intihar düşünceleri ve girişimleri, konsantrasyon güçlüğü, bellek bozukluğu, enerji azlığı, uyku düzensizlikleri, sirkadien ritm bozuklukları, psikomotor retardasyon, psikomotor ajitasyon. Çökkün duygudurumu depresyonun temel özelliklerindendir. Depresif bozukluk tanısının konulabilmesi için depresif duygudurum ve ilgi kabı/zevk alamamama belirtilerinden en az birinin mevcut olması gereklidir. (2)

Depresyon önceleri tedaviye oldukça iyi yanıt veren bir psikiyatrik bozukluk olarak tanınmıştır; ancak bu gün depresif bozuklukların önemli bir kısmının iyileşmediği ve depresyonda süreğenleşme oranının sanıldığından daha yüksek olduğu bilinmektedir. Çeşitli çalışmalarda depresyonda süreğenleşme oranı farklılıklar göstermekle birlikte, bir depresif nöbeti izleyen iki yıl içinde iyileşmeyen ve kronik seyir gösteren olguların oram % 12-21 arasında değişmektedir. Kronik depresyon izleme çalışmalarında, olguların dörtte birinde beş yıl içinde hiç iyileşme olmadığı saptanmıştır. Kronik depresif olguların dörtte üçünde ise, kısa süreli iyileşme dönemleri görülmüştür. İyileşmeyen hastaların büyük çoğunluğunda depresyonun düşük şiddetli depresif belirtiler ile sürdüğü izlenmiştir. Yapılan çalışmalar depresif bozuklukların önemli oranda kronik seyir izlediğini ve bu dönemde hastalık tablosunun major depresyondan çok, kronik minor depresyon ya da distimi görünümünde olduğunu göstermektedir. (3)

Depresyonun şiddeti klinik görüşmeye göre değerlendirildiğinde kronik depresyon olgularının çoğunluğunun hafif şiddette depresif belirtiler gösterdiği, major depresyon grubunda ise orta şiddette depresif belirtilerin en fazla oranda izlendiği görülmüştür. (3)

Depresyon  tedavisinde  başta  ilaç  tedavileri  olmak  üzere  çok  çeşitli  tedavi  seçenekleri bulunmaktadır.  Psikiyatrik  ilaçlarla  ilgili  yanlış inanışlar  bir  çok  hastanın  bu  ilaçları  kullanmaktan kaçınmasına ya da doktorun önerdiği dozdan daha düşük dozlarda ya da daha kısa sürelerle ilaç  kullanmalarına  neden  olmaktadır.  Bu  durum  depresyonun  tedavisini  güçleştirmekten başka bir işe yaramamaktadır.  Bu  alanda  günümüzde  yapılan  çalışmaların  sağladığı bilimsel  veri;  depresyon  tedavisinde medikal  (tıbbi­ ilaç)  ve  psikoterapi  (bireysel  ve  grup  halinde  içgörü,  davranış  değişimi  vb. amaçlar taşıyan görüşmeye dayanan tedavi şekli) uygulamalarının birarada kullanımının daha iyi sonuç verdiği ve depresyonu kalıcı bir şekilde iyileştirdiği yönündedir. (4)

 

KAYNAKÇA:

1)     goksinbalim.com.tr/makaleler/makaleler/depresyon-1-bolum

2)     sksdb.hacettepe.edu.tr/files/Depresyon.pdf, Uzm.Psk. Aysel KAYA,

3)     Kronik Depresyon ve Major Depresyonda Antidepresan Tedavi Uygulamaları: Karşılaştırmalı I3ir Çalışma Dr. Pınar Demirarelan\ Dr. Peykan Göka\p\ Dr. Kültegin ögc!2, Dr. Ali N. Eabaoglu3, Klinik Psikofarm akoloji Bülteni / Cilt 8: Sayı 1, 1998

4)     docplayer.biz.tr/2804390-Depresyon-hastalari-icin-rehber.html